Tuesday, December 12, 2006

Christmas Dinner &City Hall



























Gecen hafta persembe aksami katildigimiz Cografya bolumunun "Christmas" yemegine ve City Hall'un isikli haline dair goruntuleri yerlestirmeyi unutmusum :))
Christmas Continental markette Fransiz waffle'ini tattik, unbelievable..!Sonrasinda da Angeles'in Ispanyol arkadaslariyla anadilini nasil da guzel konustugunu dinledik :))
Christmas yemegi cok guzel gecti. Baslarda biraz bunaldik ama, Irlandali genclik :)) ayakta duramayacak kadar sarhos olunca eglenceli bi hal aldi. O kadar ki, 2dakika once bana Turkkiye'ye 6 kez geldigini ve ulkemize bayildigini anlatan kizimiz 2 dakika sonra "az once ben seninle mi konusmustum"diye sordu, artik anlayin. :)) ......veeeee en sonunda Margaret'i siz de gordunuz:)) (ortamiza aldigimiz sarisin bayan ta kendisi olur)

Monday, December 11, 2006

Giants' Causeway, Bushmills Whisky Tour










En sonunda okyanus da gordum :))Fotograflar bugun Atlantik Okyanusu kiyilarinda Giants' Causeway denen, lavlarin olusturdugu altigen taslardan meydana gelmis muazzam bolgede cekildi. Yanimda duran normalin 3 misli buyuklugundeki sise, dunyanin en eski viski fabrikasi olan Bushmills viski fabrikasinin barindan. Diyosunuz tabi "bu kiz da bi bar turunda bi viski turunda" diye. Napiim ama adamlar iciyo karrrrdesim. 400. kurulus yildonumunu 2008de kutlayacak olan fabrikayi gezdikten sonra (gercekten aklimiz fikrimiz uctu...)barinda Bushmills'in 5 cesidinden biri olan malt viskisini tattim. Viski severler cok lezzetli diyolar ama viski hic benlik bi icki deil, cok agir...
Sabah 9.30da baslayan yolculugumuzun ikinci duragi,Irish mitolojisinde devlerin ayak izleriyle olustugu soylenen, aslinda milyonlarca yillar once yanardag lavlarinin okyanusla garip bulusmasi sonucu son derece duzgun altigenlere donusen taslarin bulundugu Giants' Causeway'di. Gercekten inanilmasi zor bi doga harikasi...Keske hava guzel olsaydi, o zaman daha net fotograflar cekebilecektik ama ruzgar yuzunden dengemizi bile zor sagladik.
Soguk hava ve sabahtan aksama suren yolculugumuz yorucu ama bi okadar da keyifliydi. Bu hafta artik etkinliklerin dibine vurucas. Yarin aksam da staj yaptigim okula cocuklarin Christmas Show'unu izlemeye gidicem. Bakalim calabilecekler mi :))

Thursday, December 07, 2006

Christmas Dinner, Navan Fort



Oh beeeeeeeeee...Bitti en sonunda, bugun 15.00 civarlarinda reflective journalimi da gonderdikten sonra rahat ve derin bi nefes aldim. Bundan sonraki gunlerim sosyal aktivitelerle ve kutuphanedeki arastirma kopyalama :) calismalarimla gececek. Az kaldi artik, 1,5 hafta kadar bisi.

Bu aksam Cografya bolumunun "Christmas Dinner"i var. Cok pahali buldugumuz icin Erasmus ogrencileri olarak hicbirimiz gitmeyecektik ama, Margaret (bizi cok sevdi heral) sayesinde Turkler olaraktan ucret odemeden yemege katilicas bu aksam. Umarim dini bakimdan cok asiri biseyler yapmazlar. Insan geriliyo oyle ortamda yav. Zaten artik ezberledik:In the name of the father and.....
Dun diger bir cografyaciyla, Irish Cultural Landscape dersini veren Tracy ile Navan Fort'a gezimiz vardi. O ne ola ki diye bi soru geldi akliniza biliyorum, aciklayayim efenim: Gendileri Bronz Age'den kalma mezar. Tabi bizi oaraya goturmekle ne kastetti bilinmez :)) ama adamlar bolgeyi bi turistik merkez haline getirmisler. Mezarlara benzer yapida insa edilmis modern binanin icinde sinema salonu bile var, tarihi gelisimi izledik orda. O donemin kralicelerinden birini canlandiran tiyatro oyuncusu sayesinde tanitim daha da zevkli gecti. Ne var ki biz, tarihi goremeden geri donduk. Yani bizdeki gibi tarihi alan, kazi bolgesi ya da tarihi eserlerin sergilendigi bi muze bile yoktu. Sergideki iki uc parca esyanin yanina 'orijinali Londra'da, orijinali bilmem hangi muzede' yazmislar hep. E ne anladim ben bu isten? Aha ah bu teknoloji ve onu kullanacak adam bizde olacak, gelen turistler kafayi yer valla. (Fotografta Navan Fort'un girisini goruyosunuz)
Neyse, bugunluk bu kadar ama herhalde son hafta icinde daha fazla yazma imkanim olacak, ne de olsa essay derdim yok artik :))

Monday, November 27, 2006

Eurovision foto :)








Dans eden Angeles, kupamizla mutluyuz :), bayragimiz Avrupa Birligi ulkeleri arasinda....

Eurovision, Staj,Margaret Kean.......


Acikliyorum: Eurovision'da ulkemize ikinci kez birinciligi kazandirmis olmaktan onur ve gurur, bunu sizlerle paylasmaktan da mutluluk duyariz....:)) Valla bizden guzelini hazirlayan yoktu acikcasi, sadece Angeles son gun tek basina oldukca guzel bi sov hazirlamisti(Ispanyol gitarist, sarkici ve dansci taklidi yapti) Oldukca eglenceliydi onu izlemek, digerlerininki son derece siradandi. Sadece birinci olursak ne yaptigimizi aciklayacagimi soylemistim: Tarkan'in "findikkiran" sarkisina baslamamizla birlikte salon yerinden oynadi (gunun birinde kemanla Tarkan calacagim hic aklima gelmezdi, o da oldu :)) sonrasinda uyusuk oturanlari ayaklandirmak icin cd calara kasap havasi koyup milleti salonun ortasinda halka yapip dansettirdik aman bi hoslarina gittiii anlatamam (arada klarinetin taksim gectigi bi yer vardi orda da Beste belly dancing yapti:)) En yuksek puani Irlanda ve Avusturya verdi, en dusuk puani kimin verdigini siz zaten tahmin edersiniz ama ben gene de yazayim: Yunanli cici komsularimiz bize 4 puani layik gorduler, amaaaaaaaaa Ispanya'yla birinciligi paylasmamiza engel olamadilar :)) Koca bir paket dolusu cikolata ve uzerinde "Champion of Eurovision Talent Night" yazili kupayi kaptik.( Fotograftakiler:ben, Briege,Beste, Paul Anthony ve Gulfer)
Hafta sonu City Hall'un bahcesine kurulan Christmas Continental Market'i gezip farkli ulkelerden farkli lezzetler tattik.(O ciddi gorunuslu bina nasil da sebege donmus, ama gece cok guzel gorunuyo) Baklava standini gorunce gozumuz dondu ve tabi "ahah Turk bulduk" derken standin basindaki adamin Ermeni oldugunu ogrendik...Gordum ki mezeyi, zeybegi Yunanlilara, baklavayi Ermenilere kaptirmisiz, daha kimbilir neler var benim bilmedigim...
Bi insan omrunde kac defa staj yapar bilmiyorum ama bu benim 4. stajim oluyo. Bugun "school based work dersi kapsaminda okullarda staja basladik. Topu topu 1 hafta surecek ama ozellikle cocuklarin Irlanda Ingilizcesini anlamak o kadar yoruyo ki, nasil gececek bilemiyorum. St. Joseph's Primary School'daki gunlerim burdaki sistemle Turkiye'dekini karsilastirmak acisindan oldukca faydali olacak. Goruyorum ki bunlar icin ozellikle ilkokulda (bu arada ilkokul 4 yasinda basliyo) matematik, fen falan hikaye geyik...Habire resim yapip, sarki soyleyip dans ediyolar :)) Ama ogretmenleri aktivite yetistirmek icin deli gibi calisiyolar ve surekli orijinal fikirler bulmak zorundalar, ayrica egitim sistemleri sayesinde universiteye geldiklerinde cok iyi arastirmacilar oluyolar. Ingilzce muzik dersi vermek de varmis demek kaderde :)) Bugun Christmas korosu icin vurmali calgilari duzenledim cocuklara, artik "hem caldim hem soyledim" diyebilirler :)) Ha bi de gunde 15 defa (yemekten once ve sonra yaptiklari haric) durduk yere baba- ogul ve kutsal ruh adina hac cikarip duruyolar. Sonbahar kosesi hazirlamislar altinda "Tanrim sonbahar icin tesekkur ederim" yaziyo. Siniflarda da tahtanin yaninda Isa'nin carmiha gerilisini gosteren ya resim ya da heykel var, kapilarda da hac asili...jesus Christ...
Margaret Kean...... kim mi? Divided Soceities dersinin "just mental" problemi olan zeka fazlalikli hocasi... Daha once bize soylemedigi ve onun dersi icin sayfalar dolusu raporlar yazdigimiz halde bugun mail atmis hepimize ve 1500 kelimelik odev istiyomus. Ustelik diger Erasmus ogrencileri Nationalism uzerine yazacakken biz "Papa'nin Turkiye'ye gelisi ve insanlarin neden istemedikleri" uzerine yorum raporu yazacakmisiz. Karsi ciktik, bakalim ne olacak? Cunku zaten butun odevlerin son teslim tarihi 8 aralik, son gunde boyle is cikarmasi zaten hos deil, bi de basindan beri Turkiye'yle kafayi bozmus durumda. "Turkiye'deki ve burdaki gazetelerde cikan yazilari okuyup karsilastirin" diyo. Bakalim kurtulabilecek miyiz....

Friday, November 24, 2006




Thursday, November 23, 2006

Edinburgh Fotolari






Macera dolu Edinburgh,Edinburgh, maceraaaaaaaaa :))

Hepinize yeniden merabaaaaaaaaaaaa! Yazmakta geciktim di mi? Evet ama sebebi var, az kalsin Belfasta'a donemiyoduk, yollarda per perisan olduk, Iskocya'nin nerdeyse butun koselerinde konaklama imkanimiz oldu boylece :))
Simdi efenim, bi onceki sayfada yazdigim uzre 6 bayan cumartesi saat 11de Edinburgh'ya dogru yola ciktik. Hava acik, yol acik....Tam 4 defa vasita degistirerek (Belfast otobus terminalinden once Belfast limanina, ardindan feribotla Iskocya'nin Stranraer limanina,ordan otobusle Glasgow'a ve Glasgow'dan da otobusle Edinburgh'ya) 7,5 saat sonunda Edinburgh'ya vardik. Vardik varmasina da, deli gibi yagmur yagiyo, hepimizin esyalari var, sehir merkezinde oldugumuzu biliyoruz ama kalacagimiz hostelin yerini ve bize olan uzakligini bilmedigimiz icin saskin tavuklar gibi bi o yana bi bu yana dolanip dururken yanimizda dikilen yasli amcaya "Guest House"a nasil gidebilecegimizi sorduk. Yav sansa bak, adam demez mi "bu yagmurda, bu saatte, ustelik cumartesi gunu ve sehir merkezinde taksi bulamazsiniz, ama isterseniz ben sizi birakayim oraya" (amca sen bi melek misin demedik tabi :)))
Neyse, saolsun bizi hostelin kapisina birakti, 3 katli, biraz eski bi binaydi ama, odamiz temizdi en azindan.(Odamiz dedim cunku 6isi biz+2 de tanimadigimiz kiz vardi odada. Lisede yatili kaldigim yillarima geri dondum:kogus misali odalar :))Odaya yerlestikten sonra disari ciktik, zira bizimkiler icmeden duramiyolar ;) sans bu ya canli muzik yapilan bi yer bulduk, oldukca keyifliydi. Sonra cikip biraz dolandik sokaklarda, yorgun oldugumuz icin fazla uzun surmedi.
Ertesi gun ilk hedefimiz olan Edinburgh kalesine dogru tirmanisa gectik. Sehrin ortasinda kaldigi icin merkezde hemen her noktadan gorulebiliyo.(Bugun zaman bulabilirsem fotograflari da yerlestiricem)Muazzam bi sehir, muazzam bi yapi....Sehrin %95i tarih ve cok guzel restore edilmis gercekten. Paris'i cok begendigimi soylerdim hep, artik ona Edinburgh da eklendi. Harry Potter'in bazi sahnelerinin cekildigi ve icinde hala askerlerin konakladigi kaleyi yaklasik 3 saatte gezdikten sonra kendimizi biraktik ve ayaklarimiz nereye gidiyosa o tarafa dogru yol aldik. Bi kac muze, Edinburgh Universitesi, Kralicenin Iskocya'ya geldiginde kaldigi "Queen's Palace" ve parlamento binasini gezip bol bol fotograf cektik..Yorgunlugumuzu atmak icin girdigimiz bi kafeye hayran olduk. Her taraf yegliboya resimler ve tarihi esyalarla doluydu.Muze gibi bu kafede caylarimizi icerken cafenin sahibi bi defter getirdi bize. Meger kafeye gelen tum yabancilar notlar yaziyolarmis. O kafeyi ziyaret eden ilk Turk olarak ben de bisiler karaladim :)Unutamayacagim bir sehirde oldukca keyifli bir gundu. Tabi ertesi gun(pazartesi) donus yolunda bizi ne gibi kotu surprizlerin bekledigini bilmiyoruz o sirada :)) Ilk aksam sansimizin surekli yaver gitmesinde vardi tabi bisey :)
Pazartesi sabahi saat 15.15 teki otobuse bindik. Bindik binmesine de hicbirimizin aklina sofore"Edinburgh- Belfast seferi di mi" diye sormak gelmedi. Hatta Jana adama "Edinburgh- Glasgow di mi" demis. Oyle sorarsan tabi ki gidecegin son nokta Glasgow oluyo :))Biz indik mi Glasgow da, otobus terminaline zaten trafikten dolayi 45 dak. rotarli varmis miyiz, Marina yuzunden son seferle gelmis miyiz(o saatten sonra limana otobus yok) zaten yanlis otobusle geldigimiz icin bizi limana goturecek olan otobus de bizi beklemeden gitmis mi...Kaldik Glasgow'da.Hic bilmedigimiz bi sehir,kalacak yer ayarlamamisiz, 6 kisiyiz, herhengi bi yerde bos yer bulabilecegimiz supheli, ne yapsak ne etsek diye dusunurken Glasgow otobus terminalinde 2 saat gecivermis. En sonunda orda calisanlardan birinin verdigi harita ve Dimitris'in Belfast'ta internetten bize hostel bulmasi sayesinde, sinirlerimiz biraz gevsedi.
Bu seferki hostelimiz 9 katliydi ve biz 9. katta 14 kisilik bi kogusta! kaldik. Neyse ki burda da 8 kisiydik...Sinirlerimiz gevsedi ya, saat 10 da disari ciktik ve "campus"diye sadece universite ogrencilerinin takildigi bi bara gittik. Ne gece ama! DJ bizim yabanci oldugumuzu anlayip mikrofonla bizi insanlara tanitti, hersey ustuste gelecek ya, biz butun barin ilgi odagi olduk Angeles ve Jana ickinin dozunu kacirip sarhos oldular , "Neyse nasil olsa buralarda barlar 12de kapaniyo, birazdan cikariz" diye dusunurken barin kapanma saatinin 3 oldugunu ogrendim, 3e kadar zar zor sabredip, tam hostele dogru yururken Angeles- Jana ikilisi bu sefer de otra fiesta (diger parti) diye tutturmasinlar mi...Onlari Marina'ya emanet edip Beste, Martina ve ben 3.30da hostele vardik.
Sali sabahi 8 tekrar yola cikmak icin haziriz ve 11de bizi Stranraer'e goturecek otobuse bindik. Bu sefer o kadar eminiz ki herseyin yolunda oldugundan...Ters gidecek ne olabilir ki :))))Stranraer'e vardigimizda kotu hava sartlarindan dolayi 2.30 seferi de dahil butun seferlerin en az 5'e kadar iptal edildigini ogrendik bu defa da...Beklerken gecen 3 saat suresince ne geyikler yaptik aramizda bilemezsiniz....Artik hicbirimizde en azindan o gun icin Belfast'a ulasabilecegimiz inanci kalmamisti, "bu bece de limana yakin bi hostel bulmamiz gerekecek galiba"derken feribota bindik nihayet. Aman Allahim o ne firtina..!ruzgar bi taraftan, yagmur bi taraftan, dalglar bi taraftan...Bi de Jana'nin sinir krizi, panik atagi ve Beste'nin mide bulantisi eklendi...Bu defa da feribotta calisan elemanlarin ilgi odagi olduk :))
Epey macerali bi hafta sonu oldu, ama neyse ki hepsini gulerek hatirliyorum...

Friday, November 17, 2006

Bekle bizi Edinburgh...!--Teknik aksakliktan dolayi tum izleyicilerimizden ozur dileriz :))

Gunler artik cabuk gecmiyo, kosarak ve kosturarak geciyo, yetisemiyorum vallahi... Soyle bi baktim da en son yazimin ustunden 1 hafta gecmis, kusura bakmayinis :))
Baslikta da okudugunuz usre bu kadar yogunlugun icinde "madem buralara kadar geldik, bi daha da gelebilir miyiz belli olmaz, bi Iskocya yapalim" dedik. Yarin Turkiye saatiyle 13.00da bizi Edinburgh'ya goturecek olan gemiye binmis olacagiz.(Ben, Beste, Marina, Jana, Angeles ve Martina..) Umarim donuste bloguma koymak icin guzel fotograflarim olacak:))
Onumuzdeki hafta bi hayli yogun olacak...Eurovision, blackmountain yuruyusu (bu sogukta nasil olacaksa!) ve collegedinner sayesinde yine sosyal hayatimiz tavan yapacak:) Bi sonraki hafta da artik son aktiviteler, odev teslimleri ve transkriptler, donus belgeleri falan filan....Az kalmis anlayacaginiz ucusa...:)))
Eurovision'da ne yapalim ne yapalim diye dusunduk durduk, en sonunda bisiyler bulduk, ama simdi soylemiycem :))anca birinci olursak he he he...
Ben degil ama bizim Gokhan en sonunda Irish lehcesine yenik dustu, artik "noy ve hoyever" diyo :))
Simdilik bu kadar, sali gunu tekrar yazmayi umit ediyorum.....